| Tur Takvimi |
23.03 | Kitap Esintisi – Kitap Yorumu
23.03 | Kitap Hayvanının Günlüğü - Ön Okuma
24.03 | Yorumbaz – Yorum + Evde Kalmış Olmanın 5 Belirtisi
24.03 | Kitab-ı Sevda - Yorum
24.03 | Sevgili Kitap – Alıntılar
24.03 | Zimlicious – Yorum
24.03 | Romancekolik - Yorum + Evliliği Aşılamanın Evreleri24.03 | Kitab-ı Sevda - Yorum
24.03 | Sevgili Kitap – Alıntılar
24.03 | Zimlicious – Yorum
"Türkiye'de kadınların DNA'larına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. 'Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş' atasözü, anneannem Peyker'in lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.
Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30'una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"
Evli misin?
Ya nişanlı?
Sevgilin var mı?
O da mı yok!
Yaş kaç?
Hmm. Anlaşıldı.
Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var -ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşınkankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.
Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş...
Kitap Adı: Kocan Kadar Konuş
Yazar Adı: Şebnem Burcuoğlu
Yayınevi: Dex Plus
Türü: Çik-lit
Format: ARC, Paperback
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 220
Çıkış Tarihi: Mart 2014
Değerlendirme: 4 / 5
Türk kızının bitmeyecek çilesi, hayali, sızlanması, serzenişidir evlilik! Açıkça bunu yaşayanlardan biri olduğumu söyleyebilirim. Kitaptaki karakterimiz gibi evde kalmış sayılmasam da yaşadığı stresi, gerilimi filan anlayabiliyor ve empati kurabiliyorum. Bir ara kızı o aileden evlat edinmek farz oldu bile dedim! O neydi öyle?
Efsun iyi, hoş kız ama beni sonlarda çıldırttı. Kız resmen iyi niyetinin kurbanı olup çıktı. Hayır, baktın uyguladığın sistem ters tepiyor, insan geri pedal yapar ama değil mi?! Sinan ellerinin arasından kaçıp gitti resmen. Sonlardaki Sinan'ın tavrınada gıcık olduğumu hemen araya sıkıştırmak istiyorum. Ne burnu havadalıktır o! Kız gelmiş özür dilemiş, anladık biz beraber olamayız diyorsun da azıcık ruhsuz olma bu konuda ama değil mi? Onca yıllık hatır vs var ortada çok ayıp çok!
Gelelim okuma sürecime. Kitap kısa ve çok eğlenceli geçti. Başlarda beklemediğim bir şekilde kendimi gülmekten ağlarken buldum. Karnım ağrıdı. O kadar ağrıdı ki bir yerden sonra gülmemek için kendimi kastığımı ciddi olarak ve tüm samimiyetimle itiraf edebilirim. Gel görelim ki kitap Sinan öncesi ve sonrası olarak ikiye bölünmüş gibi hissettim. İlk part süper, tam gırgır geçerken ikinci part yani kitabın diğer kısmında bir performans düşüklüğü sezdim. E alışmış kudurmuştan beterdir! İnsan hani benim komedim, kahkahalarım demiyor değil.
Birde o sona çemkirerek yorumumu sonlandırmak istiyorum. Ama yazarcığım oldu mu bu şimdi? Cliffhanger bir son beklemiyordum ben açıkçası. Hayır, bir cümle daha uzatıp oraya bir "Evet." sözcüğü iliştirseydin içim rahat edecekti vallahi. Neyse, bizde hani kitabımızzzz diye ikincisi için taciz ederek intikamızı alırız artık :P
Kendimde "evlilik" ideolojisiyle yetiştirilmiş bir türk kızı olarak aile ve etraftakilerin size evliliği aşılama evrelerini kendimce bir değinmek istiyorum.
EVLİLİK AŞILAMA EVRELERİ
Bebeklik: Aslında her şey kundakta, daha yeni doğmuş, yüzünüz kıpkırmızı, tek derdiniz süt olan o zamanda kucaktan kucağa gezdirilip, "Mürüvetini de görürsünüz inşallah!" ile başlar.
Çocukluk: Bir çocuğun konuşup, yürümeye başladığındaki ilk oyunudur evcilik! Oyununuz bebeklerle oynamak olsa bile "Teyzeler" müdahaleye gelebilirler. Zaten erkek bir çocuğu evcilik oynamaya zor kandırmışken Teyze gelir, "Ne oynuyorsunuz?" diye sorar. "Bebeklerimizle oynuyoruz!" dersen yandın. Hemen başlar, "Olur mu öyle? Evlendirin siz bebeklerinizi gitsin!" Teyzeye kafan güzel mi diye soramayacak kadar ufak olduğumuz dönemlerdir bunlar ne yazık ki.
İlkokul Çağları: Okuldan eve gelince evi dolu bulduğun günlerdir o zamanlar. Malum "Teyzeler" eve doluşmuşlardır. Derslerin nasılların peşi sıra hep bir, "Ah seni oğluma alacağım!"lar gelir. O dönemler "Ben okuyacağım yea." diye çıkışırsın ve karşılığında koro halinde bir "cık cık" lama alırsın. Bu laflarını annen duymasa bile şikayeti mutlaka anne kulağına gider.
Ergenlik Çağları: En kritik dönemlerden birisidir. Bütün ev işi aksatmaların peşi, "Sen evlenince napacaksın?" , "Çok çekersin bu kafayla." , "Aç açına mı kalacaksınız?" , "Bak bu pasaklılığınla bize laf getirme!" gibi bilumum evliliğe ima lafları işitirirsin. Bir de artık o teyzelerin bahsettiği meşhur oğlanlar vardır yanlarında. Evliliği iyi empoze etmiş miyim diye birde durum yoklarlar. Sen o devirlerde "Ben evlenmicem yea." , "Bekarlık sultanlıktır." gibi bilumum lafla savunmaya geçersin. Bunu aslında daha önce o gözle bakmadığın erkeklerin alınlarında "Potansiyel Koca" yazısı gördüğünden, yusuf yusuf olduğundan söylemişsindir.
Dünürcüler: Dikkat bölünerek çoğalırlar! "Bak ablanım diye iyiliğin için diyorum." bu tiplerin genel sloganıdır. Sen başta niyetini anlayamadığın ve aslanın tuzağına düşmek üzere olan bir ceylan misali gezdiğin dönemlerde seni av misali izler bu hatunlar! Nabza görede şerbet vermesini bir bilirler ki sorma! Aralara malum çocuk hakkında laflar atılıp merak unsuru oluşturulur. Bak algı psikolojisi bile uyguluyorlar!
Bunlar bir Türk Kızının genel olarak karşılaştığı durumlardır. Tabii yazıyı deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım için herkesin başına gelmemiş olabilir ama sizi iki dakikalığına evde kalmış diye görülüp ama evlenmek isteyenler için duaya davet ediyorum! İşleri zor. Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş. :)
0 yorum:
Yorum Gönder