Kitap ismi: Yaşlı Adamın Savaşı
Yazar Adı: John Scalzi
Yayınevi: İthaki Yayınları
Türü: Bilim Kurgu
Yayınevi: İthaki Yayınları
Türü: Bilim Kurgu
Seri Adı: Yaşlı Adamın Savaşı
Seri Sıralaması: 1
Toplam Kitap Sayısı: 4
Format: ARC
Dil: Türkçe
Format: ARC
Dil: Türkçe
Sayfa: 292
Çıkış Tarihi: 2012
Çevirmen: Cihan Karamancı
Çıkış Tarihi: 2012
Çevirmen: Cihan Karamancı
Bilim kurgu kitapları mizah, hele hele küfürlü bir mizah içermez gibi bir ön yargınız varsa yıkılmasına hazır olun!
Şahsen kitabın özetinden ben böyle bir şey beklemiyordum. Bol esprili, kahkaha attıran bir kitaptı. Teknik terimlerle boğulmadığınız, aksine yazarın bunları elinden geldiğince kolaya indirgediği bir anlatıma sahip. Akıcıydı ama başlarınında ki esprileri kitabın diğer yarısında haklı olarak bulamasakta özlediğimi belirtmem gerek. Bu yüzden ve kitabın sonuna doğru bir iki yerde sıkıldığım için yarım puan kıstım.
Bu kitabı 2009 yılında vizyona giren "Avatar" filmine benzeteninizde olabilir. İki kurguda da gezegenler doğal kaynakları için işgal ediliyor. Ve bir insan değişimi var ama kitaptakiler savaşmak için yeni bedenlerine transfer ediliyorlar. Ayrıca Avatar'ın aksine kitapta birden fazla gezengende, türlü uzay canlılarıyla savaşıyorlar. Avatardaki değişim geçici sürelerle olsada kitapta askerlerimiz bu bedenlerde ya ölene yada emekli olana kadar kalacaklar. İkisinde doğal kaynak uğruna orada yaşayan canlıları yok etme konusu var ama filmdekinin aksine burdaki uzaylılar öyle süt dökmüş kedi gibi değiller. Yüksek teknolojileri olan, zeki ve öldürücü uygarlıklar var. Avatar ile benim gördüğüm benzerlik burada bitiyor.
Birde kitabın sonunda olan iki uzay savaşını "Battlestar Galactica" dizisine çok benzettim. Tabii, bu benim diziyi izlememden ötürü gelen bir şey ama eğer onu veya herhangi bir uzay savaşı anlatan filmi izlemişseniz sahnenin gözünüzde daha rahat canlanacağını söyleyebilirim.
Karakterimizi ele alırsak; John Perry yetmiş beş yaşında, reklam yazarlığı yapmış, 42 yıldır mutlu mesut bir evliliği karısının aniden ölmesiyle sonlanmış, yaralı bir adam. Kitap boyunca karısına olan özlemi, sevgisi ortaya getiriliyor. Kitap bu açıdan da biraz aşk barındırmakta. Ayrıca çok tatlı bir dostlukta anlatılıyor. Anka gezegenine yapılan yolculukta arkadaş olan altı - kendi tabirleriyle - moruğun atışmaları, şakalaşmaları kitaba ayrı bir zevk katmış. Tabii, bu takımdan baya bir kişiyi trajik şekilde kaybediyoruz. Özellikle boğazına düşkün bir karakter olan Thomas'ın yediği bir şey yüzünden öldüğünü duyunca açıkçası "Pis boğazı yüzünden şey yoluna gitti!" dedim. Ama gerçeğin ağzından aşağı hızla kaçan bir küf virüsünün olduğunu duyunca üzülmüştüm. En çokta kitap boyunca baş karakterimizin yanında olan Alan karakterini kaybedişimiz beni etkilemiştir. Yazar bu açıdan karakterleri okura benimsetmekte başarılı bir iş çıkarıyor.
Özetle ben ara ara yazarın bize sunduğu ilginç bilgileri, oluşturduğu türlü ve tuhaf uzay yaratıkları, esprili yapısını, sonunun mutlu bitmesede vaad edici olmasını sevdim. Hele ki sonunda John'un kitabın başında kendi deneyimlediği durumları - geliştirilmiş bedenlerine girdiklerinden sonraki brifingde içlerinden üçte birinin öleceğini söylemesi gibi - kendi başka insanlara yol göstermek için uygulaması, nerelerden nereye dedirtti. Güzel bir yolculuktu. Ayrıca çevirmene teşekkür etmedende geçemeyeceğim. Çevirmenlikte en zorlayıcı olan şeylerden biride argo kelimelerdir. Yakıştırmaları o kadar duruma uygun bir şekilde espritüel olmuş ki sayesinde keyif alarak okudum. Ayrıca bir şey için kitabın orijinaline bakarken John'un vücudundaki ileri teknoloji bir bilgisayar olan BeyinDostuna ingilizcede "asshole" diye verdiği adı bize "Götoş" diye çevirmesinide takdir ettim. Hiç aklıma gelmezdi şahsen! :)
Birazda konumuzu anlatalım ama değil mi?
Dünya dışında bir çok gezegenin olduğunu ve artık insanların oralara göç ettiği bir zaman hayal edin. Amerika'nında böyle bir zamanda KSG adında bir organizasyon altında 75 yaşındaki insanları askere aldığını. Sizde o yaşlı adamlar gibi gençleşeceğinizi hayal etmez miydiniz?
Elbette, o yaşlıların hiçbiri bilinçlerinin "asıl" bedenlerinden deyim yerindeyse vakumlanıp, DNAlarıyla üretilmiş son model bir teknoloji yapımı olan, gençlikteki hallerinin yeşilimsi vücutlu versiyonuna nakil edileceğini tahmin etmiyorlardı! Ama hani şikayetçide değildiler. Sonrasında ise önlerinde ki haftayı gönüllerince geçirmelerini, zaten iki yılda içlerinde üçte birinin öleceğinin söylenen birinin şaşkınlılığını hayal edin. Tabii, gerçekten savaşa katılıp, gezegenleri ele geçirmek adına uzaylıları öldürene kadar bunu tam olarak idrak edemiyorlar. Denileni yapıp o bir haftalarını Moruk takımı ile bütün gemideki bin asker adayı gayet iyi geçiriyor.
Ama gelin görün ki iş ciddiye bindiğinde, yani asıl askeri hayat başladığında sıkı bir denetim ile gerçeğin farkına varıyorlar. Günde en az 2 saat uykuya ihtiyacı olan, bir seferde 10 kilometre koşu tutturabilen, altı dakika su altında kalabilen bir vücuda sahipler. Yapabileceklerinin ve düşmanlarının kapasitelerinin farkına varana kadar bu askeri sözleşmeyi imzalamakla neyi kabul ettiklerinden bir haberlerdiler. Ama burada herkesin bir ortak noktası var. Kimse kesin olarak bir şey bilmiyor. Hayatta kalmak istiyorsan, kimseyi hafife almayacaksın.
Değerlendirme;
4.5/5
0 yorum:
Yorum Gönder