27 Şubat 2012 Pazartesi

The Game - Brenda Joyce



Kitap ismi: The Game
Yazar Adı: Brenda Joyce
Yayınevi: Avon Books
Türü: Tarihi Aşk Romanı, Orta Çağ
Seri Adı: De Warenne Dynasty
Seri Sıralaması: 3
Toplam Kitap Sayısı: 12 
Format: E-Book
Dil: İngilizce
Sayfa: 480

Çıkış Tarihi: 1995

Yarılara kadar kraliyet entrikası kitaba karşı değerlendirmemde büyük engel sağlasada sonradan yazar öyle bir hikayeyi döndürdü ki pes dedim :) Süperdi. Sevilen herşey var. Korsan hikayeside aynı zamanda. Baş karakterimizde İrlandalı. Bir yer var ki insanın annelik duyguları şaha kalkıyor. Çok ağladım orada. Kraliçe Elizabeth senden nefret ediyorum bu arada. Allah bilanı versin. Ne kadar boş insan ki bir evladı annesinden babası sana ihanet etmesin diye ayırırsın!

Serinin ilk kitabı gibi hop oturup hop kalktım :) Brenda yeteneğini konuşturmuş. Hikayenin geçtiği yıl 1500lerin sonunda geçiyor. Konumuz Katherine’in yaklaşık 5 6 yıldır bir manastırda kalması ve bu süre içerisinde ailesinden ne bir ses seda gelmemesi üzerine manastırdan ayrılma talebiyle başlıyor. Baş rahibe bu isteği ret etse de en sonunda razı gelip kızın bir arkadaşının refakatçileriyle beraber gitmesine izin veriyor. Ama şans bu ki Fransadan İngiltereye giderken gemilerini korsanlar kaçırıyor! Ve geminin kaptanı olan Liam ise iflah almaz bir çapkındır!

Kıza kancayı takmıştır bir kere. Benimsin benim olacaksından başka bir dediği yoktur. Kızda adamı oyalamak namına yapmadığı şey, çevirmediği dümen kalmamıştır. Adam ise metresim olacaksın diye inada binmiştir bir kere. Zaten kıza artık bir leydi olmadığını babasının yıllardır kraliçeye karşı ihanetten tutuklu tutulduğunu söyler ama bizim kızımızın ona inancı yoktur. Kızda en sonunda artık adama karşı kozu kalmadığından babasına onu ulaştırırsa onun metresi olmayı kabul edeceğini söyler. Adamımız sözünü tutupta zar zor kızı babasıyla görüştürür. Kız gerçeklerin farkına varmıştır. Ama durum şöyledir ki sevgilisi babası bu adamı bırakmamasını, hatta istediklerini yapmasını, o adamın babasını buradan çıkaracak güce sahip olduğunu söyler. Zavallı kızımız kala kalmışmıdır öyle. Evden çıktıklarından kısa süre sonra kraliçenin adamları bunları yakalar. Hepberaber kraliçenin huzuruna çıkarılırlar. Liam’ın rahat tavırları ise Katherine’in sinirine dokunmaktadır. Kısa süre sonra bu ikilinin birbirlerini yakından tanıdıklarının farkına varır.

Liam İrlandalı bir barbarın annesine tecavüz etmesi sonucu doğmuştur ve annesi bu yüzden çok acılı günler geçirmiştir. Kraliçe Katherine onu himayesine almış, şimdiki Kraliçe Elizabeth ise Liam’ı sevdiğinden onların sarayda olmalarına izin vermiştir. Liam Elizabeth’in favorilerindendir ama Liam’ın barbar babası onu 12 yaşlarında alıp kendi gibi yetiştirmek için ülkesine götürür. Liam bu yıllarda çok değişmiştir tabii ki de. Korsan olup çıkar. Elizabeth ise her hatasından görmezden geliyordur. Çünkü Liam ona kur yapıyor ve onun adına bir takım işler yaparak boynuna bağlanacak yağlı urgandan kurtuluyordur. Ama Elizabeth bu olaya bir kadının karıştırdığını gördüğünde, hele de ona ihanet eden birinin kızını gördüğünde şüphelenmiştir. Liam irlandadaki isyancılara mı yardım ediyordur? Yoksa sadece bu kadınla gönül mü eğlendiriyordur? İşte bundan sonra oyun tam anlamıyla başlamıştır :D


 Favori sözüm;
"You deny it all you want, but you are mine. Call it passion, call it obsession, call it whatever pleases you, but you run hot and wild in my blood, Katherine-I cannot give you up."

"İstediğin kadar inkar et ama bana aitsin. İster tutku, istersen saplantı, nasıl adlandırmak istiyorsan öyle adlandır ama kanıma işledin Katherine. Senden vazgeçemem."

Değerlendirme; 


0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...