Kitap Adı: Fantastical
Yazar Adı: Kristen Ashley
Türü: Fantastik, Romantik
Yayınevi: Self-Publisher
Seri Adı: Fantasyland
Seri Sıralaması: 3
Toplam Kitap Sayısı: 4
Format: E-Book
Dil: İngilizce
Sayfa Sayısı: 338
Çıkış Tarihi: 2011
"Lahn gibi bir adamı - ikinci kitabımızda ki karakterimiz - okuduktan sonra buradaki karakteri nasıl karşılayacağım bilmem. Okuyup göreceğim."
Demiştim ve haklı çıktım. Buradaki karakteri değilde hikayeyi pek iyi karşılamadım.
Kitaba uzun bir yorum yapmak istemiyorum bu sebeple kısa tutacağım. İlk iki kitaba göre çok daha vasat geldi bu hikaye. Birincisi; ikinci kitaptan sonra zaten bir süre bir şey beğenemeyeceğimi psikolojik olarak biliyor olmam. İkincisi; hikayemizin neredeyse çoğunluğunun günümüz dünyasında geçmesi. Saçma bulduğum lanet üzerine de kurulu olması tuz biber ekti herşeye. Karakterlerimize her zaman ki gibi diyecek bir şeyim yok ama gel görün ki yazarımız farklı bir şey deneyeyim derken eline yüzüne bulaştırmış işi. Bir cadının keyfine sağa sola savruldular vallahi.
Olay yine kız kahramanımızın isteği dışında uyandığında kendini paralel bir gezegende bulmasıyla başlıyor. Olaya şen şakrak bir insan girip düğününün bugün olduğu için etrafta neşeyle dans etmesinin üzerinden çok geçmeden kaleye üç atlı geliyor. Kızımızda bu sırada rüya gördüğünü sanmakta. Apır sapır konuşuyor insanar. Onlarda ne oldu bu kıza derken? Kızımızı sabah uyandıran kız odaya girip nişanlısının sesini duyduğunu, onun burada olup olmadığını soruyor ve kızımızın olduğu yere, cama doğru yaklaşıyor. Tam bu anda olaylar jet hızıyla gelişiyor. Kızın nişanlısı alabildiğine kaçmakta, herkes "Hayııır!" diye bağırmaktayken bir anda zavallı kızımızın bilmediği bir lanet gerçekleşir. Meğersem oralarda bir cadı varmış. Daha doğduklarında bu çocukları ruh eşi yaparmış. Bu ruh eşleri düğünden önce birbirlerini görürse büyük bir kötülük o bölgeye yağarmış. Mışmışta mışmış. Öyle bir hikaye işte.
Herşeye rağmen Apollo'nun hikayesini merakla bekliyorum.
"Lahn gibi bir adamı - ikinci kitabımızda ki karakterimiz - okuduktan sonra buradaki karakteri nasıl karşılayacağım bilmem. Okuyup göreceğim."
Demiştim ve haklı çıktım. Buradaki karakteri değilde hikayeyi pek iyi karşılamadım.
Kitaba uzun bir yorum yapmak istemiyorum bu sebeple kısa tutacağım. İlk iki kitaba göre çok daha vasat geldi bu hikaye. Birincisi; ikinci kitaptan sonra zaten bir süre bir şey beğenemeyeceğimi psikolojik olarak biliyor olmam. İkincisi; hikayemizin neredeyse çoğunluğunun günümüz dünyasında geçmesi. Saçma bulduğum lanet üzerine de kurulu olması tuz biber ekti herşeye. Karakterlerimize her zaman ki gibi diyecek bir şeyim yok ama gel görün ki yazarımız farklı bir şey deneyeyim derken eline yüzüne bulaştırmış işi. Bir cadının keyfine sağa sola savruldular vallahi.
Olay yine kız kahramanımızın isteği dışında uyandığında kendini paralel bir gezegende bulmasıyla başlıyor. Olaya şen şakrak bir insan girip düğününün bugün olduğu için etrafta neşeyle dans etmesinin üzerinden çok geçmeden kaleye üç atlı geliyor. Kızımızda bu sırada rüya gördüğünü sanmakta. Apır sapır konuşuyor insanar. Onlarda ne oldu bu kıza derken? Kızımızı sabah uyandıran kız odaya girip nişanlısının sesini duyduğunu, onun burada olup olmadığını soruyor ve kızımızın olduğu yere, cama doğru yaklaşıyor. Tam bu anda olaylar jet hızıyla gelişiyor. Kızın nişanlısı alabildiğine kaçmakta, herkes "Hayııır!" diye bağırmaktayken bir anda zavallı kızımızın bilmediği bir lanet gerçekleşir. Meğersem oralarda bir cadı varmış. Daha doğduklarında bu çocukları ruh eşi yaparmış. Bu ruh eşleri düğünden önce birbirlerini görürse büyük bir kötülük o bölgeye yağarmış. Mışmışta mışmış. Öyle bir hikaye işte.
Herşeye rağmen Apollo'nun hikayesini merakla bekliyorum.
Değerlendirme;
0 yorum:
Yorum Gönder